Friday, May 29, 2009

Günün Şehri






Ota boka para verdim denir ya aynen öyle oldu!
İnsan bir müze gezer, ilk kez böyle oldu.
Halbuki gitmeden önce plan yapmıştım.
Van Gogh gezilmeli, sex müzesine gidilmeli, belki Anne Frank’in evi görülmeli!
Noldu?
Kendimizi kaybettik.
Bütün paramızla mantar yedik.
Bir poşete aşık olan mı istersiniz, tuvalet kağıdıyla konuşan mı?
Yoksa delirdiğini düşünenle kolkola gezen bay güzel olmalıyım mı?
Ya da konuşamayıp sadece ağlayan bi de bizden korkup yanımızdan kaçan mı!
Hepsi bizim grupta mevcuttu.
İsmini, ünlü şair Joost van der Vondel’den alan ve şehrin en büyük parkı olan Vondelpark’a yerleştik, bütün halüsinasyonlarımızı orda gördük.
Lewis Carroll, Alice Harikalar Diyarında’yı bu kafayla yazmış anladık.
Amsterdam’ın en turistik ve kalabalık bölgesi Leidseplein’de kaldık. Bu meydanda bir sürü kafe ve coffeeshop var. Ayrıca etrafta çok şeker sokak müzisyenleri görmeniz de mümkün.
Kısaca aklımda kalanlar (hatırladığım kadarıyla)
Bir adam kendini maymun sanıyordu ve direğe tırmanıyordu. Herkes ona bakıp sadece gülüyordu.
Herkes güzel giyiniyordu.
Kızlar rengarenk bisiklet ve vespalarına topuklu ayakkabılarıyla biniyordu.
Vitrinde vücudunu sergileyen orta yaşlı ve koca memeli kadınlar bile müşteri bulabiliyordu.
Coffeshop’a gelen polis, adamları marijuana içtikleri için değil başka bir nedenden dolayı sessizce tutukladı.
Şehri baştan aşağı 10 kez yürüdüm, bacaklarım durmak istemiyordu.
Bisiklete bindim. Bir köpeği ezmek üzereyken köpeğin sahibi sadece gülerek “these are the brakes” dedi.
Bütün yollar ve etrafındaki kanallar birbirinin tıpatıp aynısıydı.
O meşhur patates, normal patates kızartmasıydı.
Hava gerçekten Mayıs ayı için çok soğuktu ve hava kararmak bilmiyordu.
Gözlerini bir noktaya dikip bakan adam hayatın anlamını çözmüştü.
O kadar özgürlüğe rağmen Amsterdam’ın bi garip hüznü ve içe dönüklüğü vardı.

Alice: Deli insanların arasına gitmek istemiyorum.
Cheshire Kedisi: Bunun sana pek bir yararı yok. Hepimiz burada deliyiz. Ben deliyim. Sen delisin.
Alice: Benim deli olduğumu nereden biliyorsun?
Cheshire Kedisi: Öyle olmalısın. Öyle olmasaydın buraya gelmezdin.
Alice: Buradan gitmek için bana hangi yolu izlemem gerektiğini söyler misin?
Cheshire Kedisi: Nereye gitmen konusunda iyi bir anlaşmaya bağlı bu.
Alice: Neresi olduğunun önemi yok!
Cheshire Kedisi: O zaman hangi yol olduğunun da bir önemi yok.
Alice: Sonunda herhangi bir yere varsın da.
Cheshire Kedisi: Elbette varacaksın. Eğer yeterince uzun yürürsen...